Okulumuzda Değerler Eğitimi Kulübü tarafından "Filistin, Savaş ve Çocuk" konulu kompozisyon yarışması düzenledi. Dereceye giren öğrencilerimize ödüllerini verdik. 1. Olan öğrencimiz Muhammet Ali Günalmış'ın kompozisyonu ektedir.
ELLERİNDE KAN VARDI BATI’NIN
Kan ter içinde uyandım bu gece. Bir kâbus uyandırdı beni. İnsan şeklini almamış bebeklerin parçalanmış bedenleri yağıyordu evimizin çatısına. Kiremitler öbek öbek dökülüyordu damdan bahçemize. Filistinli analar, babalar feryatlarıyla yeri göğü inletiyordu. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben görüyordum olup bitenleri, bir ben duyuyordum bu feryatları.
Her yer karanlık, her yer sis ve duman… Düşe kalka çıkmaya çalışıyordum evimizden. Evimizin çift kanatlı kapısı bana engel olmaya çalışıyor, dışarıda ölüm yağıyor, diyordu. Sendeleye sendeleye kapımızın eşiğine atıyordum kendimi. Uçaklar gürül gürül geçiyordu üstümüzden. Onların sesleri dinmeden çevredeki binalar havaya fırlıyordu. Görmediğim insanların anlamadığım lisanlarından korku ve dehşet andıran sesler yükseliyordu. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben kalbimin yerinden çıkacağını hissediyordum.
Derken televizyonumuz kendiliğinden açılıyordu. Dünya liderleri peş peşe kınama mesajları paylaşıyordu âdet yerini bulsun diye. Yalvarıyorlardı uygarlığın temsilcisi olan Batılılara ateşkes ilan edilsin, İsrail biraz soluklansın diye. Beyaz saçlı, titrek bir adam kıpkırmızı suratıyla pis pis sırıtarak “İsrail’in kendini savunma hakkını kayıtsız şartsız destekliyoruz.” diyor ve arkasını dönüp gidiyordu kendisine uzatılan mikrofonlara. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben tükürüyordum onun bebek kanıyla kızarmış utanmaz yüzüne.
Robot gibi donanmış çelik giysili askerler beni sürükleye sürükleye götürüyorlardı. Bileklerim inceydi ve sımsıkı kavranmaktan daha da incelmişti. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum bıraksınlar diye. Beni bir un çuvalı gibi attılar bebek cesetlerinin üstüne. Ağlıyordum onlar için mi, kendim için mi ağladığımı bilmeden. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben can alıp can veriyordum bahçenin kapkaranlık, kıpkızıl insan bedeni denizinde.
Siz hiç çocuk olmadınız mı, sizin hiç çocuğunuz olmadı mı, en azından bir kediniz… diye boğazımı yırtarcasına haykırıyordum. Ayaklarımla askerlerin bacaklarını dövüyordum. Siz bebeklerin ne kadar küçük bir kalbi var, bilir misiniz, diyordum. Yumuk ellerine bakarsanız anlarsınız. Anlamadığım bir dille, kendi aralarında yüksek sesle ve korkunç yüz kaslarını oynatarak bir şeyler konuşuyorlardı. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben bakıyordum katillerin yüzlerine gözlerimi kaçırmadan.
Ölmemiş, bir bebek ellerimden tutuyor sımsıcak. Kan süzülüyor avucumun içine koyu, kopkoyu. Düşer düşmez donuveriyor, gecenin soğuğuna dayanamıyor. Avucuma sızan kanı bebeğin parçalanmış göğsüne koymak istiyorum, hayata döneceğini umarak. Eli elime yapışmış, kıyamıyorum ayırmaya. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben ninni söylüyordum bebekler uyusun diye.
Bir kadının sesi duyuluyor bahçe kapımızda. Yavrumu almaya geldim, diyor. Bari mezarını bileyim. Toprağını seveyim saçlarının yerine… Hangi bebek onun, bilemiyorum. Sade ben değil, annesi de bilemez zaten hangisi onun karnındaki misafirdi? Beden beden geziyor anne, sonunda bir dirhem kuzusunu basıyor bağrına figanlar eşliğinde. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben kulakları sağır eden ağıt yüklü seslerle yastığıma gömülüyordum.
Sonra kâğıtlar yağıyor bahçemize. “Korkmayın, bizi bebek katilleri olarak bellemeyin. Biz, medeniyet dediğiniz tek dişi kalmış canavar değiliz!” yazılı kâğıtlar… Bütün bebek cesetlerinin üstünü kapatıyordu bu bildiriler. Herkes köşesine çekiliyor ve hayat; hiçbir şey yaşanmamış, hiç bebekler, çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar katledilmemiş, kimsenin vatanı işgal edilmemiş, hatıra yüklü yuvalar yerle bir edilmemiş gibi kaldığı yerden devam ediyordu. Bizimkiler horul horul uyuyordu. Bir ben yatağımın içinde bu işte bir yanlışlık var, yanlış hesap Bağdat’tan döner diye mırıldanıyordum terlerimi silerek. Bağdat’ı göreceğimiz günü dört gözle ve umutla bekliyorduk.
MUHAMMED ALİ GÜNALMIŞ 11/D 113